HABER MERKEZİ - ALİ ÖLMEZ / 1 Mayıs İşçi Bayramı, 1886’da ABD’de başlayan 8 saatlik iş günü mücadelesinden doğdu. Haymarket Olayı’nın ardından uluslararası sembol haline geldi. Türkiye’de ilk kutlamalar Osmanlı döneminde İzmir'de başladı, Cumhuriyetle yasaklandı. 1977’de yaşanan “Kanlı 1 Mayıs”, belleğe kazındı. 1980 darbesi sonrası yasaklanan kutlamalar, 2009’da Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan edilen resmî tatille yeniden canlandı. 1 Mayıs, yalnızca sanayi işçilerinin değil, dijital çağın tüm emekçilerinin mücadele günü olarak, tarihsel anlamını ve güncel taleplerini birlikte taşıyor.
Sanayi Devrimi'nin Gölgesinde: 1 Mayıs'ın Doğuşu
1 Mayıs İşçi Bayramı, kökeni 19. yüzyılın ortalarına dayanan, işçi sınıfının daha insani çalışma koşulları için verdiği mücadelenin sembolik bir ürünüdür. 1880’li yıllarda Sanayi Devrimi'nin etkisiyle ağır koşullarda çalışan işçiler, özellikle günde 12-16 saate varan mesailere karşı çıkarak 8 saatlik iş günü talebiyle örgütlenmeye başladı. Bu taleplerin arttığı yer ise 1 Mayıs 1886’da Amerika Birleşik Devletleri’nde oldu.
ABD’nin Chicago kentinde 1 Mayıs 1886’da binlerce işçinin katıldığı grevler başladı. Grevlerde bazı yerlere giremeyen zencilerle beyazların beraber eylem yapması Amerikan basınında gündem yarattı. Grevlerin dördüncü gününde, Haymarket Meydanı'nda bir gösteri sırasında patlayan bomba ve ardından gelen polis müdahalesiyle birçok işçi ve polis yaşamını yitirdi. Bu olaylar tarihe "Haymarket Olayları" olarak geçti. Olayların ardından dört sendika lideri idam edildi. Bu olaylar 1 Mayıs'ın dünya genelinde işçilerin mücadele günü olarak benimsenmesine yol açtı.
II. Enternasyonal ve 1 Mayıs’ın Kurumsallaşması
1889’da toplanan II. Enternasyonal, Haymarket kurbanlarının anısına 1 Mayıs’ı "Uluslararası İşçi Günü" ilan etti. Böylece 1890’dan itibaren başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede 1 Mayıs, işçi sınıfının hak mücadelesinin simgesi haline geldi. Bu gün, yalnızca sendikal kazanımları değil, aynı zamanda emeğin toplumsal değerini ve sınıfsal adaleti gündeme taşıyan evrensel bir platforma dönüştü.
Osmanlı'dan Cumhuriyet’e Türkiye'de ilk Kutlamalar
Türkiye’de 1 Mayıs kutlamalarının geçmişi Osmanlı dönemine uzanır. İlk 1 Mayıs kutlaması, 1909 yılında İzmir'deki tütün işçileri tarafından gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da ise 1912 yılında küçük çaplı kutlamalar yapıldı. Ancak o dönem siyasi baskılar ve sendikal yapıların zayıflığı nedeniyle bu kutlamalar sınırlı kaldı.
Cumhuriyet döneminde 1 Mayıs kutlaması ilk kez 1923’te İstanbul’da yapıldı. Fakat Cumhuriyet’in ilanından sonra, özellikle tek parti döneminde kutlamalar resmi olarak yasaklandı. 1935 yılında 1 Mayıs, Bahar ve Çiçek Bayramı olarak resmî takvime girdi bu sayede sınıfsal anlamı geri plana itildi.
1960’lar ve 70’ler'de Sendikal Hareketler Yükseldi
1960’lı yıllar Türkiye’de sendikal hareketlerin ve sol siyasetin yükselişe geçtiği bir dönemdi. 1961 Anayasası’nın tanıdığı görece özgürlük ortamı sayesinde işçi sendikaları daha etkin hale geldi. 1976 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nda DİSK’in öncülüğünde yüz binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlaması, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Ancak 1977 yılı 1 Mayıs’ı tarihe "Kanlı 1 Mayıs" olarak geçti. Taksim Meydanı’nda yapılan mitingde, kimliği belirsiz kişilerin açtığı ateş sonucu 34 kişi hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Olaylar sırasında kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ve sonrasındaki hukuki süreçler tartışmalı oldu. Bu olay, Türkiye’de 1 Mayıs’ın yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda anma ve mücadele günü olduğunu gösterdi.
1980 Darbesi Sonrası Yasaklı Yıllar
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası 1 Mayıs kutlamaları uzun yıllar boyunca yasaklandı. Sendikal faaliyetlerin büyük ölçüde bastırıldığı bu dönemde, işçi sınıfı sessizliğe mahkum edildi. Ancak 1980’lerin sonu ve 1990’larda yeniden canlanan demokratik taleplerle birlikte kutlamalar sembolik düzeyde de olsa bazı alanlarda yapılmaya başlandı.
2007 yılında Taksim Meydanı’nda yeniden 1 Mayıs kutlaması yapılmak istendi ancak polis müdahalesi sert oldu. Bu olayın ardından kamuoyundaki tepki büyüdü ve nihayet 2009 yılında 1 Mayıs, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak resmi tatil ilan edildi.
Taksim’in Sembol Değeri ve Süregelen Yasaklar
Taksim Meydanı, 1 Mayıs tarihinde sadece bir toplanma alanı değil, aynı zamanda emek tarihinin ve hafızasının mekânı olarak kabul ediliyor. 2010-2012 yılları arasında Taksim’de sorunsuz şekilde kutlamalar yapılabilmiş olsa da, 2013’ten itibaren meydan yeniden yasaklandı. Her yıl 1 Mayıs yaklaştığında meydanın etrafı polis bariyerleriyle çevriliyor, toplu taşıma sınırlandırılıyor 1 Mayıs'ta Taksim alanına girmek isteyenler ise gözaltına alınıyor. Bu nedenle Türkiye'nin pek çok yerinde bayram havasında kutlanan 1 Mayıs, İstanbul'da mücadele ve güç savaşlarının yaşanması şeklinde geçiyor.
Günümüzde 1 Mayıs ve Yeni Mücadele Alanları
Günümüzde 1 Mayıs, yalnızca sanayi işçilerinin değil, hizmet sektörü çalışanlarının, dijital emekçilerin, kuryelerin, freelance çalışanların ve hatta beyaz yaka çalışanlarının da dahil olduğu geniş bir emekçi kitlesinin hak taleplerine sahne oluyor. Artan güvencesizlik, esnek çalışma, mobbing, kadın emeğinin görünmezliği ve göçmen işçilerin sömürülmesi gibi konular da günümüzde 1 Mayısların ana gündem maddeleri arasında bulunuyor.
Pandemi sonrası dijitalleşme, uzaktan çalışma, algoritma denetimi ve yapay zekâ temelli iş süreçleri, emek mücadelesinin alanlarını da dönüştürdü. Artık sadece fiziksel değil dijital sömürü biçimlerine karşı da sendikalaşma ve kolektif hak arayışları öne çıkıyor.
Bitmeyen "Mücadele Günü" 1 Mayıs
1 Mayıs, tarihsel olarak işçi sınıfının eşitlik, adalet ve insan onuruna yakışır yaşam koşulları için verdiği mücadelenin simgesi olmuştur. Türkiye’de de 1 Mayıs, hem geçmişin direnişini hem bugünün taleplerini hem de geleceğin emek vizyonunu temsil eden bir gün olarak varlığını sürdürmektedir. Yasal kazanımlar, sembolik alanların sahiplenilmesi, dijital çağın yeni mücadele biçimleri ve dayanışma kültürüyle birleştiğinde 1 Mayıs sadece bir bayram değil, toplumsal belleği diri tutan bir hatırlama ve eylem gününe dönüşmektedir.