İzmir’i kim şekillendiriyor, biz ne kadar dâhiliz? Kent yaşamı, yerel yönetim ve yurttaşlık bilinci üzerine bir düşünme daveti.

Kentlinin yaşam hakkı ve hukukun bileşen değerleriyle hakim olmasını umduğumuz temel işleyiş bizlere yaşam alanlarımızdan sokağa çıktığımız andan itibaren gündelik yaşamımızın her noktasına kadar eşlik etmekte. İzmir bir çok derin iç çekişler arasında kimileri için yaşanılması gereken bir düşler kenti, kimi için keşfedilmesi gereken çoğu yönüyle keyif veren bir masal, kimi için tarihi ile bağlarını kaybetmiş ve karmaşanın zirve yaptığı bir çile.

GiGi Haber için kaleme alacağım yazılarımda Cumhuriyet sonrası döneme ağırlık vererek kentimizin gelişimi, büyümesi ve değişimini vurgulamaya çalışacağım.

Farklı pencerelerden baktığımız ortak yaşam alanlarımızdaki yansımalar olmaya çabalayacağım. Paylaştığımız anılar, tarih, geçirdiğimiz zaman ile eşdeğer olan değerlendirme mekanizmamız bizleri yaşadığımız coğrafyayı değerlendirirken sınırlandırmak ya da aydınlatmak gibi bir ikileme ulaştırmakta.

İzmir bir çok kişinin düşlediği bir kent olmasının ceremesini son yıllarda doğal akışının üzerinde almaya başladığı farklı sebeplere dayanan göç dalgaları ile her zamankinden daha kalabalık, daha sınırları tükenen, daha dinamik, daha kendisinden uzaklaşan bir
planlama ile tarihin yapraklarında geleceğe doğru ilerlemekte. Bu yolculuğa "gelişim" demek istemiyorum çünkü Cumhuriyet değerlerinden ve temellerinden uzaklaşan  ülkemizin ulus bilincinin zayıflaması kadar kültürel zenginliklerinin de yitirildiği bir dönemi yaşamaktayız. Bu farklılaşmanın siyasal uzantılarının ülkenin yönetim rejiminin değişmesi ile de doğrudan orantılı olduğunu düşünmekteyim.

Kentli yaşamın, kent hak ve hukukunun değişen ülke dinamikleri ekseninde merkezi yönetimin ana aktörleri olan milletvekillerinin yetki ve görevlerinin kısıtlanması günümüz yerel yönetimlerinin yetki ve sorumluluklarının kısıtlanacağı bir geleceği öngörmektedir.  Böylesi bir döneme tanıklık ederken bizler de yerel yönetimin merkezi yönetim
ile ilişkileri. ve iki tarafın da eksik ve doğrularını  satırlarımda irdeleyeceğim.

Sizlerle bir yolculuğa çıkacağız, dinamik, ilçelerinden, köylerinden  merkez çeperine kadar bilinmeyen yönlerine biraz bakarken biraz da şikayet etme alışkanlığımız ile kentimize dair söylemek isteyeceğimiz sözleri masaya yatıracağız.

En önemli düşüncelerimden biri, ülkemizin gelişmişlik seviyesiyle kat edeceği yolu yerelde, en küçük mezradan en büyük merkezlere kadar yeterince tanımlayamadığımız, ancak buna rağmen homojen bir hedefe ulaşmanın mümkün olabileceğidir.

Peki ya düşündünüz mü çok sevdiğimiz kentimizi hangi pencere, adres, lokasyon, değer, dinamik, meslek, cinsiyet, algı, bilgi ya da dilde yaşayıp ve değerlendirdiğinizi?

O zaman ilk önemli soruyu sorarak yazımızı noktalayalım, yaşamakta olduğunuz kent  kimin görüş, düşünce, fikir ve planlamasıyla şekillenen bir yer ve senin bu yerin şekillenmesindeki rolün nedir?